Masalı dinlenmeyen geceler içindeyim
Tılsımı tutmayan düşlerle /Deşilmemiş yaralarım henüz
Terkedilmiş bir manastır hüznü gözlerim
Rüzgarlı yalnızlıklarda başıboş dokunuşlar
Körlenen bir ressamın /Körelen elleri ellerim
Çiziliyorum beyazdan /Bakışlarım sessizlik
Mevsim öğüten kuşlar gibi /Yapım ekinde susuzluk
Köşesi kıvrılan defterlere düşüyor öpüşlerim
Telafisiz
Adı (mut)suzluk.
Adak Yaptığım Hüznüm
kaybolacak hüznüm bir gün bu dağlarda
sözüm şu ki arkamdan ağıt yakacak kadınlara
ben neden cenge tutuşmuştum
çürümüş zamanla
öğretin kuşlara aşk derdiyle avunanlara
söylediğim antika türküleri saydıkca
sayıları tükettim
tükenmedim rüzgar törpüledikce
taze ümitlerimi
şiirim dedim can versin ağıtlarınıza.
Şen kızlardan dinlediğim
truvaya aşık adamın köhne hikayesine
şimdi de dağlarda sadalarca rastlamak ne kötü
bakışlarıyla türküleri altın yaldızlı yapan adamın
sömürüşü yamalı urbalı sevgilileri
ne kötü
yavrusunu yüreğine saran ananın yanında
kutsanmış ezgilere feda edilen anaları görmek
ölüm gecesinde mutluydu dedem
ölüpte gidince
yaş bilmeyen gözlerim sel oldu dedi ninem
uysal kasırgalara yaktığım
türkülerden beni azad edin
kapanmış yaraları depreştirmemi hoş görün
tabiblerin yaşamaz dediklerini
kara bulutlarda saklayışımı da
şanlı suları zafer fermanlarını yakışımıda
olacaksa af'sız kalacak tek şeyim
bir gün bu dağlarda kaybolacak hüznüm.